Yaşarken Bayatlayan Balıklar ve Köpek Balığı


Balıkla beslenmeyi seven bir toplumda, kendi ülkelerinin etrafındaki sularda, yetecek kadar balık kalmadığını gören avcılar, bir gün daha büyük gemiler yaparak, daha uzaklarda avlanmaya gitmeye karar verirler...

 

Fakat avlanma mesafeleri uzadıkça balıkların sofraya geliş süresi de uzamakta, balıklar bayatlamış olarak kıyıya ulaşmaktadır...

 

Kısa bir süre sonra taze balık ile bayat balık arasındaki lezzet farkını anlayan halk, balıkçılardan balık satın almayı durdurur...

 

Bunun üzerine balıkçılar konuya çare aramaya başlar...

 

Önce gemilerine derin dondurucular yerleştirerek bayatlamayı önlemeye çalışırlar...

 

Halk bu defa da dondurulmuş balık tadına tepki gösterir...

 

Balıkçılar bunun üzerine yeni bir çare bulur ve gemilere havuz yaptırırlar...

 

Böylelikle balıklar taze olarak kıyıya ulaşacaktır...

 

Lakin havuzdaki alan darlığından dolayı kıyıya gelene kadar balıklar dolaşmaktan vazgeçtiklerinden hareketsiz kalmaya başlarlar...

 

Canlıdırlar, fakat bezgin, rehavet içinde, cansız görünmektedirler...

 

Halk bu balıkların da tadından hoşlanmaz...

 

Bunun üzerine balıkçılar daha derin düşünür ve yeni bir formül üretirler...

 

Havuza, yakaladıkları balıkları doldurduktan sonra küçük bir köpek balığı yavrusu bırakırlar...

 

Bir iki dolaştıktan sonra, tüm alanı keşfetmiş olmanın ve ‘benzer’ olanı tekrar etmenin verdiği ‘duygusal iştahsızlık’ sonucu hareketsiz kalan balıklar; köpek balığı yavrusunu görünce farklı davranmaya başlarlar...

 

Köpek balığının varlığı onların yeniden ‘hayatta kalma’ dürtüsünü harekete geçirir...

 

Balıklar, hareket ederek ve sürekli dolaşarak canlılıklarını ve yaşam enerjilerini korurlar...

 

Köpek balığı yavrusu kıyıya gelene kadar birçok balığı yer fakat geriye kalanlar canlı, diri ve sağlıklı olarak kıyıya ulaşır, ederi ile satılır ve değer görür...