Tina... İnsan ve Pitbull

Tina

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsanoğlu her şeye karşı önyargılı olduğu gibi pitbull’a da öyledir...

 

Ve hemen gırtlak kesmeye hazırdır...

 

Pitbull vahşi değildir, pitbull çenesi çok güçlü bir hayvandır...

 

Ama O’nu silah gibi eğitirsen vahşi ve saldırgan olur...

 

Yoksa diğer köpeklerden hiçbir farkı yoktur...

 

***

 

Tina.

 

2 yaşındaydı.

 

Yaşamın başındaydı.

 

Sahibi bayram kutlaması için babaannesine gitmişti.

 

Annesi de onlara katılmak için evden çıkmaya hazırlanıyordu.

 

Dairenin kapısını unuttuğu bir şeyi almak için biraz uzunca açık bıraktı.

 

Tina o güne dek yapmadığı bir şeyi yaptı.

 

Açık kapıdan usulca süzüldü.

 

Hava güneşli, güzeldi.

 

Yürüdü, yürüdü...

 

Arada O’na bakıp uzaklaşanlar görüyordu ama ne manaya geldiğini anlamıyordu...

 

Zıpzıp neşeyle giderken önünde yürüyen gençten bir delikanlı gördü.

 

“Acaba oynar mı benimle?” diyerek yanına yaklaştı...

 

Ama genç adam dehşetle koşarak bir kahveden içeri kaçtı...

 

Tina, “Hımmm... Koşmaca oynayacağız herhalde” diyerek peşinden içeri girdi...

 

O da ne...

 

Birden kahvedeki koca koca adamlar şişeler ve iskemlelerle Tina’nın kafasına, vücuduna... Neresine gelirse vurmaya başladılar...

 

Canı yanan Tina kendini korumak için yapabildiği yegane şeyi yaptı...

 

En yakınındakini iki kişiyi ısırdı...

 

Ama bu hareketi kendisini korumaya yetmek bir yana kahvedekileri daha da azdırdı...

 

İçlerinden “ennnn cesur” olanı belinden bıçağını çıkarttı...

 

Salladı, salladı, salladı; Tina’nın boğazından aynı yerden 6 kez geçirdi...

 

Darıca küçük yerdi...

 

Olay hemen duyuldu...

 

Sahibi bulundu.

 

Karakolda ifade verirken “Bırakın Tina’yı veterinere yetiştireyim... Sonrasında gerekirse hapse atın... Razıyım” dediyse de bırakmadılar...

 

Ama Tina’nın ne kadar masum, ne kadar dost, ne kadar iyi bir köpek olduğunu bilen birkaç iyi insan etraftakilerin “Ölsün... Gebersin” nidalarına rağmen  O’nu en yakın yer olan “Bayramoğlu”ndaki veterinere götürdüler...

 

İlk müdahale yapıldı, ama imkanlar kısıtlıydı...

 

İstanbul’a getirildi.

 

Sahibi sorgusunun ardından serbest bırakıldı, Tina’nın yanına soluk soluğa koştu.

 

Tina, sahibinin O’nu bulacağını biliyordu.

 

Paramparça edilen kemiklerine, parçalanan iç organlarına, kesilen, yüzülen derisine rağmen O, Tina’ydı...

 

Birbirlerine sarıldılar...

 

Veteriner, “Artık bekleyeceğiz, her şeyi yaptık, elden gelen bu” dedi...

 

Saatler ilerledi... Gün ağardı...

 

“Görebilirsiniz” dediler...

 

Sahibi odaya girdi...

 

Tina kımıldadı...

 

Aldığı darbeler gözlerini kör etmişti...

 

Ama evet, oydu... Yanılmıyordu...

 

Duyduğu ayak sesleri, aldığı koku...

 

2 yılı birlikte paylaştığı sahibiydi...

 

Son bir hamleyle başını okşayan kulağına “gitme” diye fısıldayan sahibinin elini yaladı...

 

Bedeni bu vahşete ancak bu kadar dayanabilmişti...

 

Sahibini son bir kez görebilmişti ya... Artık gidebilirdi...

 

Kendince sessizce veda etti...

 

O... Bir “pitbull”du...

 

“Kurban Bayramı”nın birinci günü dini vecibelerini dananın kafasını traktörle ezerek, mandayı tekmeleyip köşeye sıkıştırarak, kuzunun kulaklarından tutup sallandırarak, ineği kurşunlayarak yerine getiren dini bütün vatandaşlarımız bu kez de “vahşi potansiyel katil Pitbull’u dize getirmişti...”

 

Bütün gazeteler ve televizyonlar “Bayramın birinci günü pitbull dehşeti” diyerek Tina’yı manşetlere taşıdılar...

 

 

Kendisini savunamazdı...

 

O’nu savunmak isteyen insanların sesleri medyada hiçbir zaman diğerlerininki kadar duyulmayacaktı...

 

O bir “pitbull”du...

 

Daha doğmadan damgalanmıştı...

 

Ölümü hak ediyordu...

 

Kararı “insan” (!) vermişti...

 

Kurban bayramında Tina “kurban” edilmişti...

 

26.12.2011 tarihinde sayın Remziye Örselli tarafından gönderilen bir elmekten alınmıştır.