25.09.2015 / Gönenç, İbrahim Ethem - Başbakan Olmak İstiyorum
Buraya nükleer santral yapılır mı?
Bu hafta, nükleer santral karşıtı direnişin sembol isimlerinden, çevre aktivisti ve uluslararası iş geliştirme uzmanı Sümeyya Demirel ile söyleşi için, Silifke’nin Taşucu limanına demir attım. Beni karşılayıp, hemen santralin yapılacağı Büyükeceli’ye (Akkuyu) götürdü. Tam da, Rusların orman arazisini çevirip, alay eder gibi “Akkuyu Nükleer Santrali Hatıra Ormanı” levhasını koydukları yerde söyleşiye başladık.
Akkuyu Nükleer Santrali Sözleşmesi
“Ah Ethem Bey ah! Nükleer santrallerin kaza durumundaki yaşamsal riskleri ile hiç kaza olmasa dahi verdikleri kalıcı zararları bir tarafa bırakalım; Ruslarla öyle bir sözleşme yapılmış ki, evlere şenlik! Bir kere santralin ve altyapısı ile birlikte arazisinin yüzde 100 hissesi Ruslara verilmiş. Ama, yüzde 51’i kendilerinde kalmak koşuluyla, kalan hisselerini istediklerine satabilirler. TC, yatırımlarını çıkarana kadar enerji üretiminin yüzde 50’sini tavan fiyattan satın almayı taahhüt etmiş, kalan yüzde 50’sini ise serbest piyasaya sunmakta serbestler. Ayrıca santralin yapılacağı arazi dışında, orman alanı içinde bile olsa ilave araziler bedelsiz veya tanımlanmamış bedellerle Ruslara verilebiliyor. Anlayacağınız bizim olan hiçbir şey yok ortada! Bunları milletvekillerinin tamamına yazdım; ‘Sözleşmeyi okudunuz mu? Kim, hangi hakla; çocuğumu, beni, ailemi ve yakınlarımı dünyanın en tehlikeli bombasının kucağında uyumak zorunda bırakabilir’ diye sordum ve ‘TC vatandaşı olarak ben o toprakları geri istiyorum’ dedim, hiçbirinden ses yok. Bilseniz neler yaşadık, ne inanılmaz oyunlara alet edildik direnişimiz sırasında. Sonunda aklım başıma geldi, artık yapılması gerekeni iyi biliyorum” dedi. Nedir diye sordum ve hiç beklemediğim bir yanıt aldım.
Başbakan Sümeyya Demirel
“Ben başbakan olmak istiyorum Ethem Bey! Eskiden siyaset yapmak için çok özel vasıflar gerekir sanıyordum. Şimdi bakıyorum da; önce niyet, sonra maddi destek yeterli. Birazcık da halka çekici gelebilecek hitabet yeteneğiniz varsa, tamamdır. Zeki ve eğitimli olmanıza bile gerek yok. Bu kadarla olabiliyorsa, ben siyasete yepyeni bir bakış açısı getirir ve gerçekten bugünkülerden çok daha iyi başbakan olurum. Bakın, adım soyadım da çok manidar hani ve ileri düzeyde İngilizce ve Almanca da biliyorum. Halkına ideoloji yerine bilinç aşılayan, ‘benim halkım’ yerine ‘biz’ diyen, herkesi kucaklayan, en çok beş sene görevde kalacak bir lider olurum. Sonra da arkamdaki pırıl pırıl gençlere görevi bırakır, giderim. Ancak bunun için, halkın sorgulamadan, takım tutar gibi ideolojilere veya liderlere tapınmaktan vazgeçmesi gerek. Halkın gerçek anlamda yönetimi denetleme hakkı olmalı ve devleti yönetecekler de, seçildikten sonra sıkı bir eğitime tabi tutularak, görevlerini, sorumluluklarını, yetkilerini iyice öğrenmeliler. Fosil ideolojilerden ve liderlerden bıkmadı mı bu halk kuzum? Bir kere de samimiyetle, maaşı dışında hiçbir karşılık beklemeden görevini ve işini en iyi şekilde yapıp, giden başbakan görsünler.”
Derin bir iç çekti ve devam etti “Doğa artık en paha biçilemez değer oldu ve dünya bilinç çağına doğru evriliyor; biz ise halen nelerle uğraşıyoruz değil mi Ethem Bey.”
Düşündüm, valla olur, hem de ne güzel başbakan olur bu kadından dedim içimden.
Limana geri gelip, ben “Haydi rastgele Sümeyya” diyerek açılırken, O birden yumruklarını sıkıp, haykırmaya başladı; “Ey günümüzün siyasetçileri, hepinize meydan okuyorum! Yeter artık, bu işi beceremediniz, çekilin, biz geliyoruz, hodri meydan”. Bu çığlığı hayat boyu hiç unutmayacağım.
Ah yurdumun güzel insanları, iyi ki varsınız! Bayramınız kutlu ve kurbansız olsun!
Aydınlık Gazetesi - 25.09.2015, Cuma
25.09.2015
