28.12.2015 / Körfez Projesinin ÇED İstisnasına Mahkemeden Red


“Ankara 12. İdare Mahkemesi”,
açılan dava üzerine, “Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi Projesi”nin “ÇED Raporu”ndan muaf sayılamayacağına karar verdi.

İzmir Körfez Geçişi Projesi 

Bursa’da faaliyet gösteren, “Çevre ve Ekoloji Hareketi” avukatlarından (ÇEHAV) Erol Çiçek, 7 Temmuz 2014’te, dilekçe ile “Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi Projesi”nin “ÇED” sürecinin başlatılması talebiyle “Başbakanlık İletişim Merkezi” (BİMER) aracılığı ile “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı”na (ÇŞB) başvurdu. “ÇŞB Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü”, 22 Temmuz 2014 tarihinde, talebe ilişkin başvuruyu, “Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi Projesi’nin ÇED sürecinden muaf olduğu” gerekçesi ile reddetti.

 

Erol Çiçek, “ÇŞB’nin ‘ÇED’ sürecinin başlatılması talebinin reddini” yargıya taşıdı.

 

"Ankara 12. İdare Mahkemesi”, süreç, ilgili Anayasal düzenlemeler, uluslararası metinler, yasa ve yönetmelik değişiklikleri, konuya ilişkin “Anayasa Mahkemesi” (AYM), “Danıştay” kararları ve “AİHM” içtihadını bir arada değerlendirerek, özellikle de “AYM” kararlarının bağlayıcılığı ilkesini göz önüne alarak, “artık muafiyet kapsamında düşünülemeyecek olan ‘Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi Projesi’ için ‘ÇED’ sürecinin başlatılması yolundaki davacı isteminin reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına” karar verdi.

 

Tamamı kadın hakimlerden oluşan mahkeme, “ÇŞB”nin dava konusu işleminin iptaline, 02 Ekim 2015 tarihinde oybirliğiyle karar verdi. Taraflar kararı, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde “Danıştay”a temyize götürebilecek.

 

Çiçek, mahkeme kararının tebliğ edilmesi üzerine, “ÇŞB”ye başvurarak, “Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi Projesi”nin inşaat faaliyetlerinin durdurulmasını ve “ÇED” sürecinin başlatılmasını, mahkeme kararının uygulanmasını istedi.

 

Bursa’da faaliyet gösteren avukat Erol Çiçek, “12. İdare Mahkemesi”nde açtığı davada, “Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi Projesi”nin “ÇED” sürecinin başlatılması istemiyle “ÇŞB”ye yaptığı başvurusunun reddine dair, 22 Temmuz 2014 tarihli “Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü Kararı”nın iptalini talep etti.

 

Çiçek, başvurusunda, “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği”ne eklenen, “bazı projelerin yönetmelik kapsamı dışında tutulmasına” ilişkin geçici maddenin, “ÇED Yönetmeliği”nin ilk olarak yürürlüğe konduğu 07 Şubat 1993’ten itibaren birçok defa yargı kararları vasıtası ile iptal edildiğine, buna rağmen idarenin yargı kararlarını etkisiz bırakacak şekilde benzer hükümleri değişik tarihlerde tekrar yürürlüğe koyduğuna dikkati çekti.

 

“ÇŞB”nin yargının iptal kararlarına rağmen, “2872 sayılı Çevre Kanunu”na eklediği geçici madde ile “bazı projelerin yönetmelik kapsamı dışına çıkarılmasına ilişkin” düzenlemeyi “kanun hükmü” haline getirdiğini hatırlatan Erol Çiçek, “AYM”nin, söz konusu kanuna eklenen ve “ÇED” istisnası sağlayan “...planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya...” ibaresini de 04 Temmuz 2015 tarih ve 29406 sayılı “Resmi Gazete”de yayınlanan kararı ile iptal ettiğini kaydetti. Çiçek, dolayısıyla, “Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi Projesi”nin “ÇED” sürecinin başlatılması istemiyle “ÇŞB”ye yaptığı başvurusunun reddine dair “ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü” kararının yasal dayanağının kalmadığını belirtti ve bu kararın iptalini istedi.

 

“Çevre Sağlığını Korumak Vatandaşın da Ödevidir”

 

“Mahkeme” “ÇŞB” ve “KGM”nın “davacının güncel, kişisel ve aktüel bir menfaatinin ihlalinin söz konusu olmaması nedeniyle dava açma ehliyetinin bulunmadığı” yolundaki usuli itirazı da yerinde bulmayarak davayı esastan görüşerek karara bağladı.

 

“Türkiye Cumhuriyeti”nin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti uyarınca yasama, yürütme, yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içerisinde kalması, temel ve hak ve özgürlüklerin, Anayasal güvenceye bağlanması gerektiğine işaret eden mahkeme, “AYM” kararlarının kesinliği ve bağlayıcılığına vurgu yaptı.

 

“Anayasa”nın 56. maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükmünün yer aldığını hatırlatan mahkeme, “sağlıklı ve dengeli çevre” kavramına, “AYM”nin 11.12.1986 tarih ve E:1985/11, K:1986/29 sayılı kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere, doğal güzelliklerin korunduğu, kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirlenmesinin önlendiği bir çevre kadar, belli bir plan ve programa göre düzenlenmiş çevrenin de gireceğini kaydetti.

 

Devletin Yasma Hilesi ile Davanın Sonucunu Belirlemesi

 

“Çevre Hakkı”na ilişkin “Birleşmiş Milletler”, “AİHM” ve diğer uluslararası karar, deklerasyon ve sözleşmelere de atıf yapılan mahkeme kararında Türkiye’nin de taraf olduğu “Rio Sözleşmesi”ne göre “insanların sürekli ve dengeli kalkınmanın merkezinde olduğu, doğa ile uyum içinde sağlıklı ve verimli bir yaşama hakkı olduğu” belirtildi.

 

“AİHM”in “Stran Greek Refineries and Stratis Andreadis v. Greece Davası”na da atıf yapan “12. İdare Mahkemesi”, “ÇED Yönetmeliği”nde “ÇED” istisnası getiren düzenlemelerin mahkemelerce iptalinden sonra aynı düzenlemelerin kanun maddesi haline getirilmesi eleştirilerek, söz konusu davada, “AİHM”nin “devletin taraf olduğu bir davanın sonucunu yasama yoluyla belirlemesinin (legislative legerdemain) yani yasama hilesi ile davanın tümünde silahların eşitsizliğine sebep olduğunu” ifade ettiği hatırlatıldı.

 

Hukuk Savaşı

 

“Çevre Kanunu” 1983 yılında yayımlanmasına karşın, “ÇED Yönetmeliği”nin ancak 10 yıl sonra 7 Şubat 1993’te çıkarılabildiği ve “bu tarihten önce uygulama projeleri onaylanmış veya Çevre Mevzuatı ve diğer ilgili mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya ilgili mevzuat gereğince yer seçimi yapılmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış faaliyetler” yönetmelik hükümleri kapsamı dışında tutulduğu hatırlatılan mahkeme kararında, 1997, 2002, 2003, 2004, 2008 yıllarında yayımlanan yönetmeliklerle de bazı projelere “ÇED” istisnaları sağlandığı anlatıldı.

 

“ÇED Yönetmeliği”nin, yönetmelik kapsamı dışında bırakılan projelere ilişkin 2008 yılında yayımlanan “Geçici 3. Maddesi”nin “Danıştay 6. Dairesi” tarafından 2011 yılında kısmen iptal edildiği hatırlatılan mahkeme kararında, buna rağmen “ÇŞB”nin söz konusu yönetmelikte aynı yıl yaptığı değişiklikle “Danıştay’ın 7.2.1993 tarihinden önceki muafiyetlerin geçersiz olduğuna dair tespiti göz önünde bulundurulmaksızın” bu muafiyetleri 17 Temmuz 2013 ve 17 Temmuz 2015 tarihlerine kadar genişlettiğine dikkat çekildi.

 

Bu değişiklik de 2013 yılında “Danıştay” tatafından iptal edildi. “ÇŞB”, “Danıştay”ın iptal kararı sonrasında 05 Nisan 2013’te yaptığı “ÇED Yönetmeliği Değişikliği” ile tekrar, “ÇED” muafiyetine ilişkin hüküm koydu. Anılan yönetmelik hükmüne daha önce dava açan meslek örgütleri ile sivil toplum kuruluşları tarafından aynı gün dava açılması üzerine bu defa, söz konusu muafiyet hükmü, Mayıs 2013’te çıkarılan “Torba Kanun” ile kanun hükmü haline getirildi. Yani “AİHM” kararında belirtilen “Yasama Hilesi” ile davanın sonucunun belirlenmesi yoluna gidildi.

 

“Torba Kanun” ile “Çevre Kanunu”na geçici 3. madde olarak “23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler ÇED kapsamı dışındadır” hükmü eklendi. “Çevre Kanunu”na eklenen Geçici 3. maddede yer alan “...planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya...” ibaresi, yine “AYM” tarafından 2014’te “Anayasa”ya aykırılık gerekçesiyle iptal edildi.

 

“Ankara 12. İdare Mahkemesi”, süreç, ilgili Anayasal düzenlemeler, uluslararası metinler, yasa ve yönetmelik değişiklikleri, konuya ilişkin “Anayasa Mahkemesi” (AYM), “Danıştay” kararları ve “AİHM” içtihadını bir arada değerlendirerek, özellikle de “AYM” kararlarının bağlayıcılığı ilkesini göz önüne alarak, “artık muafiyet kapsamında düşünülemeyecek olan ‘Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi Projesi’ için ‘ÇED’ sürecinin başlatılması yolundaki davacı isteminin reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına” karar verdi.

 

Aydınlık Gazetesi - 28.12.2015, Pazartesi