25.07.2021 / TEMA Vakfı Rize Temsilcisi Ahmet Ali Kork: Yasadışı Ağaç Kesimleri Önlenmeli


“Doğal ormanlardaki yasal ve yasadışı kesimler önlenmeli. Çaylık alanlardaki genişleme, jeoloji bilimi disiplinine dayandırılmalı, kontrolsüz genişleme çalışmaları durdurulmalı. Yüzde 50’den fazla meyilli arazilerdeki çay alanlarının ormana dönüştürülmesi teşvik edilmeli…”
Kork, Ahmet Ali
“TEMA Vakfı Rize Temsilcisi” Ahmet Ali Kork, Rize ve Artvin’de yaşanan sel felaketlerini değerlendirdi. “Aydınlık”ın sorularını yanıtlayan Kork, yeşil örtünün tahribi, ormansızlaşma, açılan arazi yolları, yanlış imar planları, dere yataklarının mühendislik disiplinini esas alan bir anlayışla ıslah edilmemesi sonucu sık sık sel ve heyelanlarla karşılaştıklarını belirtti. Kork, “Yanlışımızdan dönmediğimiz ve önlem almadığımız sürece, bu tür felaketlerin sonu gelmeyecek, aksine daha sık aralıklarla ve daha şiddetli olarak karşımıza çıkacaktır” dedi.

“Doğu Karadeniz Bölgesi”nin jeolojik, topoğrafik, iklim, toprak yapısı gibi özellikleriyle bu tür afetlere açık bir yer olduğuna dikkat çeken Kork, “Biz, sel ve heyelanların Karadeniz insanının kaderi olmadığını düşünüyoruz. Kaderi olmadığı gibi bunlara doğal afet de diyemiyoruz. Yeter ki herkes ve özellikle ülkeyi yönetenler bu sorunun önemini kavrasın, bu işin üzerine ciddiyet ve içtenlikle eğilsin” değerlendirmesinde bulundu.

Akıl Heyetlerine Danışılırdı

Eskiden 40 yılda bir gerçekleşen felaketin sürekli hale geldiğini söyleyen Kork şöyle devam etti:

“Geçmişte insanlar, nereye ne yapılacaksa yörenin büyüklerinden oluşan akıl heyetlerine danışırlardı. Zemin, ekmeye veya ev yapmaya uygun mu, buna heyet karar verirdi. Örneğin, araziye taş konulurdu. Taşın altında karınca ürerse demek ki orası kayalıktır ve ev yapımı için uygundur. Ama solucan ürerse orada yığma toprak var demektir, ev yapılamaz. 80’li yıllardan sonra göç başladı, insanlar artık yazın geliyorlar ve günübirlik yaşıyorlar. Denetimsiz, diledikleri yerlere ev yapıyorlar. Yine eskiden bahçelerin arasına hark yani yeraltı kanalları yapılırdı şimdi ise bunlar da unutuldu. Dik yamaçlara etüt yapılmadan yollar yapılıyor. Artık bilime inanılmıyor.”

Alınması Gereken Önlemler

Kork, sel ve heyelanlara karşı alınması gereken önlemleri de şöyle sıraladı:

* Doğal ormanlardaki yasal ve yasadışı kesimler önlenmelidir.

* Çaylık alanlardaki genişleme, jeoloji bilimi disiplinine dayandırılmalı, kontrolsüz genişleme çalışmaları durdurulmalıdır.

* Yüzde 50’den fazla meyilli arazilerdeki çay alanlarının ormana dönüştürülmesi teşvik edilmelidir.

* Köy yollarının güzergah seçimi heyelanlar dikkate alınarak yapılmalı, yol inşaatları en az seviyeye indirilmelidir. Mevcut yolların istinat duvarları ve drenaj sistemleri düzeltilmelidir.

* Çay bahçelerinde eski üreticilerin yaptığı gibi, fazla suyu boşaltıcı, akıtıcı kanallar yapılmalı, bu kanalların bakımı aksatılmamalıdır.

* Arazideki kaynak ve çeşme suları borularla hareket ettirilerek saha dışına akması sağlanmalıdır.

* Ana dere yataklarının hali hazır genişliği, 100 yılda bir gelmesi muhtemel bir saatlik yağış şiddetine göre (90mm/saat) taşkın alanları birlikte belirlenmeli, dere yataklarında ıslah tedbirleri alınmalı, taşkın alanlarına inşaat yasağı getirilmelidir.

Orman Affı Yapılmamalı

Kork, evlerin sağlam zeminlere yapılması uyarısında da bulunarak şöyle devam etti:

“Yamaç yükünü artıracak çok katlı betonarme binalardan kaçınılmalıdır. Evlerden kaynaklanan atık sular mutlaka kanalizasyon sistemine bağlanmalıdır. Köylerde ise bu suların aktif heyelan alanlarına girmesi önlenmelidir. Taş ocakları, HES ve bunun gibi doğal yapıyı etkileyen projelerin etki değerlendirmeleri tek tek değil, en azından her vadi için bütüncül etki değerlendirme süreci yürütülmelidir. İlin heyelan haritası çıkarılmalı, sel ve heyelanların yerleşim alanları ve altyapılarla ilişkisini düzenleyen master plan hazırlanmalıdır. Bu planda afet bölgesi olarak belirlenen alanlar devletçe boşalttırılmalıdır. Hiçbir şekilde imar, mera ve orman affı yapılmamalıdır.”

Kestane Ağaçları Yağmalandı

Kendisi de Rize-Hemşinli olan siyaset bilimci Derya Çağlar da bölgedeki sel felaketini şöyle değerlendirdi:

“ ‘... o zaman Yunanlılar kendilerini, Kolkhların savaş düzeninde bekledikleri bir dağın karşısında buldular... Doruğa ulaşan Yunanlılar, bol erzak dolu birçok köyde konakladılar. Bu köylerde onları şaşırtan bir olay oldu. Köylerde birçok kovan vardı ve kovanlardan bal yiyen askerler, kusmaya başladılar, ishal oldular. Baldan az yiyenler, kör-kütük sarhoş olurken, çok yiyenler çıldırmış, hatta can çekişen insanlara dönmüşlerdi. Askerler, bozgun yemiş bir ordu gibi yerlere serilmişti. Ertesi gün, kimsenin ölmediği görüldü ve sarhoşluk, yaklaşık olarak, bir gün önce başladığı saatte bitti. Askerler, üçüncü ve dördüncü gün, müshil almış gibi bitkin düşmüş halde ayaklandılar...’ (Ksenephon, Anabasis, Kum Saati Yayıncılık, İst. 2013,s.136-137)

Bu satırlarda ifadesini bulan, askerleri ölmüş gibi 24 saat de olsa saf dışı bırakan Hemşin'in o ünlü kestane balı idi. “Deli Bal” da denilen bu balın bu kadar bol bulunması, hiç şüphesiz, yöredeki kestane ağaçları sayesindeydi. Ama bugün ne yazık ki, ne o kestane, gürgen, çam ağaçları ile kaplı ormanlar var, ne de o bal... Özellikle 1960’lardan sonra devlet eliyle başlatılan sözüm ona ‘traşlama’ katliama dönüştü ve ormanlar yağmalandı. Böyle olunca da bol ve hızlı yağışlarda, yağmur damlalarının hızını yavaşlatma görevi yapan kestane gibi, gürgen gibi ağaçlar olmadığından hızla toprakla buluşan yağmur suları, hiçbir engelle karşılaşmadan önüne geleni alıp götürdü ve bugün gördüğümüz seller meydana gelmeye başladı. Yoksa denildiği gibi ‘çaylık yapmak için ağaçlar söküldü’ gerekçesinin kıymet-i harbiyesi bile yoktur. Çünkü bölgede 1940’lardan beri çaylıklar yapılıyordu ve bugün yaşanan sel felaketleri 80’lere kadar görülmüyordu.”


Aydınlık Gazetesi - 25.07.2021, Pazar (Sibel Koç Güven)