19.11.2015 / İğneada’da Yaşam Tehlikede Farkında mısınız?


15 Kasım 2015 Pazar günü “Lüleburgaz Hükümet Konağı” önünde “Kent Konseyi” üyeleri, demokratik kitle örgütü temsilcileri, dernek üyeleri ve diğer oluşumlar toplanarak saat 9’da “İğneada Beldesi”ne gitmek üzere günlük güneşlik bir havada yola koyulduk.

Nükleere Hayır 

Saat 11’de basın açıklamasının yapılacağı İğneada’daki alana yetişmek adına Lüleburgaz’ı çıkış noktası sayarsak; sırasıyla Turgutbey, Eskitaşlı, Hamzabey, Ceylanköy, Ataköy, Pınarhisar, Erenler, Poyralı, İslambeyli, Yenice ve Demirköy’den geçtik. Yol boyunca yolun sağı solu renk cümbüşü içindeydi. Mevsim gereği havanın açık olması nedeniyle her şey o kadar güzeldi ki... Her yer yemyeşil ve geleceğe umut veriyordu. Bizse tüm bu güzellikler içinden geçerek “Nükleere hayır” demek, çarpıklığa karşı koymak adına yollardaydık. Garip, değil mi? Garip, en garibi de zihinlerimiz...

 

Siyasetçilerin Duyarsızlığı

 

Trakya’nın kuzeyinde Karadenizimiz, Trakya’nın ve İstanbul’un yaşam pınarı “Yıldız Dağları”, suları, havası, toprağı, bitki örtüsü, kuşu, kurdu, dünyada sayılı subasar - “Longoz Ormanları”, endemik türler, kültürel ve antik mirasımız tehdit altındadır. Şurası çok nettir: Nükleer santral bölgedeki ekosisteme geri dönüşsüz zararlar verecektir.

 

Yıllardır, “cenneti, cehenneme çevirmeyin” şeklindeki uyarılarımız maalesef yeterince dikkate alınmamış olacak ki şu anda gelinen noktadayız. Yol boyunca gördüğümüz tüm bu güzellikler, birilerinin rantı uğruna feda mı edilecek? Böyle bir mantık olabilir mi? Yüzyıllarca yıllık evrimi sonucunda insanın ulaştığı seviye bu mu? Kişisel ihtiraslar ve çıkarlar adına geri dönüşümü olmayan güzelliklerin yok olmasına bölge halkı ve duyarlı yurttaşlar olarak müsaade etmemeliyiz.

 

Pazar günü dikkatimi çeken bir diğer konu da bölge siyasilerinin duyarlılıkları olmuştur. “Neredeyse hepsi oradaydılar” demek isterdim, ama maalesef bunu söyleyemiyoruz. İğneada halkı ise başına geleceklerin ne yazık ki farkında bile değil! Umarım gerçekler berraklaştığında iş işten geçmiş olmaz.

 

Özellikle de söz konusu topraklarda ikamet eden binlerce insanımızın nefes alırken hissedeceklerini bugünden algılamaları gerekmez mi? Bazı konular vardır, kaybedilmeden kıymeti bilinmez. Nükleerin yok edeceği yaşamsal varlıklar bu konuların başında gelmektedir.

 

Sonuç olarak, bu konu yaşamın sürdürülebilirliğiyle ilgilidir, sağlık konusudur. Para ve diğer maddi imkanların hükmü biter ve korkarım her şey çözümsüz oluverir, bir gün! Umarım o noktaya gelinmeden bu soruna da çözüm bulabiliriz. Tabii, bunun için önce, uygun irade ortaya konmalıdır.

 

Aydınlık Gazetesi - 19.11.2015, Perşembe (Hakan Dedeoğlu)